
Hayat insanı birçok noktaya getirebiliyor. Bazen bakmışsın umut içinden eksilmiş ve kendine tam da ait olmayan bir "ben"i, kendine ait olmayan bir "yaşam"da bulmuşsun... Bunu fark ettiğin ve bunun yüzüne çarptığı zamanlar öyle zor ki, insanın kendini toparlaması ve yavaşca kendine yaklaşması... Tam bu anlar dinlediğin müzik sıkar, vakit geçirebileceğin insanlardan uzaklaşırsın, gittiğin mekanlar basar ve kaçmak istersin. Bilinmedik bir şeye... O bilinmedik şeyi hayal ettikçe iyi hissedersin, her sabah uyandığında o bilinmedik şeyin içindeki huzur dolu ifadenle kafanda çektiğin fotoğrafını anımsar, güne kendini adayabilirsin. İçine yaşam ancak bunu hayal ettikçe dolabilir. Ve işte o bilinmedik şey dediğin, bir yolculuktur aslında. Senin yolculuğun o noktada başlamıştır. Bu yolculuk esnasında karşına bazı eşyalar çıkar, seni gülümsetir ve bazı insanlar çıkar içine dokunabilen... Hepsi sana anlık iyi gelir ama o kadardır. Bu yolculuk tamamen sana ait bir yolculuk olacaksa ve bir "ben" olma serüveni oluşturacaksa, bırak ne o eşyalar sende kalsın, ne de o insanlar hayalin olsun! Sadece kendi fotoğrafını hayal et! Ve yolculuk sonunda vardığın "ben"in yüzünde oluşan o mayhoşca, jöle kıvamındaki rahat ve kendinden emin tebessümünü... Gülümse sonra en sıkkın anında bu halini hatırlayarak. Her gece ve her sabah! Hayal et, gerçekten içindeki o naif yanın ne istediğini ve ona doğru ilerle yolculuğunda... Senin olan o yolculuk öyle duru, öyle akışkan olacaktır ki... Ne bir insan, ne bir anı... Hepsinden soyutla tam içindekinin hayaline koşarken ve başkasının hayalinin içinde bulma onu...Bu yolculuk senin ve bu yolculuğa çıkarken sonu "sen"den başka bir şey olmasın! Bilmediğin ama çok iyi bildiğin bir şey... Sen! Ol! Sen!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder