Viyana… Gitmekten hiçbir zaman
vazgeçilemeyecek muhteşem şehir… Avrupa’yı en iyi şekilde temsil eden kompakt
ama görkemin temsilcisi olan şehir… Her gittiğinde yeni bir güzelliğini daha
keşfettiğin ve her seferinde bir kez daha gitmeyi isteyeceğin ihtişamlı şehir…
Klasik müzik, mimari gibi sanatların en tatmin edici noktalarından biri…
İlk defa Viyana’ya gitmekle
ikinci defa gitmek arasında elbette ki çok büyük fark var… Ama ikinci defa
gitmekle üçüncü defa gitmek arasında da bir o kadar fark var… :)
Şehrin kalbi “Inner City” denilen bölgede atıyor. İlk defa gidecekler Inner
City’de bulunan Viyana’nın simgesi Stephansdom
Katedralini ve ihtişamını elbette görecekler. İçinin görkemi dışı kadar
olmasa da, bu katedrale giriş ücretsiz ve akşam 17.00 gibi ayin gerçekleşiyor.
Meraklısıysan 17.00 ayinine yetişmeye çalış derim. Katedral, şehrin merkezinde Stephanplatz adlı meydanda bulunuyor.
Etrafındaysa birçok kafe, restoran, pub görebilirsin. Ve elbette ki kalacağınız
yeri, şehrin ritmini yakalamak adına Stephanplatz yakınlarından seçmenizi
tavsiye ederim.
Stephanplatz’a çıkan sokaklardan Karntner, Kohlmarkt ve Graben St. sokakları
ve bu sokakların araları, Viyana’nın kendine özgü bazı butikleri, pub’ları veya
kafelerini keşfetmek için ideal… Özellikle Kohlmarkt’ın 14 numarasında bulunan Viyana’nın
en eski kafe ve fırını olan Demel’e
uğramadan sakın dönmeyin!
Bu sokakların devamı, Habsburgs
hanedanlığına ev sahipliği yapmış olan, 2600 odası bulunan ve Sisi Müzesi ile
Avusturya Macaristan İmparatorluğu’ndan kalma müthiş bir gümüş koleksiyonuna ev
sahipliği yapan Hofburg Sarayına çıkıyor.
Sarayda bana göre en ilgi çekici bölüm, tabii ki sansasyonel hayatı ile tüm
Avrupa’da adından bolca söz ettiren, “Evliliğin
ne olduğunu anlamıyorum, 15 yaşında bir mal gibi satılıyor ve anlamadığınız bir
yemini edip tüm hayatınız boyunca oyun oynamak zorunda kalıyorsunuz”
cümlesiyle evliliği trajikomik bir şekilde tanımlayan ve bir anarşist
tarafından bıçakla öldürülen Sisi’nin tüm eşyalarının sergilendiği müze…
Yine Avusturya’nın ihtişamlı
saraylarından devam edecek olursak Monet, Van Gogh ve Avusturya’nın yıldızı
Gustavo Klimt’in eserlerine ev sahipliği yapan Belvedere Sarayı ile Barok tarzda inşa edilmiş Maria Theresa’nınkiler
de dahil olmak üzere toplam 1441 odası ve devasa muhteşem bahçeleri bulunan Habsburg
Hanedanlığının yazlık sarayı olan Schönbrunn
Sarayı ziyaret edilmeye değer…
Schönbrunn Sarayı’na U4 Tram’ıyla 20
dakikada ulaşabilirsiniz. Benim açımdan Schönbrunn Sarayı’nda en ilgi çekici
bölüm ise, Habsburg hanedanının devleti Avusturya’yı yöneten tek imparatoriçe
olarak bir dönemin en güçlü kadınlarından olan ve aynı zamanda 16 çocuğu
bulunan Maria Theresia’nın odası… Neden derseniz, bir francophone olarak Maria
Theresia’nın, 14 yaşında Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlenen ve 1774’te
Fransa kraliçesi olan, ayrıca Fransız ihtilali sıralarında “Ekmek bulamazlarsa, pasta yesinler…” sözüyle
anılan ortaokul ve lise yıllarımda günlerce üzerinde konuştuğumuz Marie Antoinette’in
annesi olması sebebiyle olabilir!
Hofburg Sarayının hemen devamı
olan Museumquartier ile tren istasyonu arasında uzanan caddelerden Mariahilferstrasse, Viyana’nın
alışveriş yapılan en işlek en uzun caddelerinden birisi... Aynı cadde üzerinde
U3 tramvay hattının 3 farklı durağı bulunuyor. Neubaugasse, Zieglergasse veya Westbahnhof… Caddenin bir ucu
Viyana’nın muhteşem müzelerinin bulunduğu Museumquerter, diğer ucu Westbahnhof…
Ortadaki Neubaugasse durağına yakın
olan “Cafe Ritter”de ise, elmayla
yapılan Viyana’nın güzel tatlarından “apfelstrudel”i mutlaka deneyin derim!
Museumquartier ise, çocuk müzesi, mimariye yönelik sergi, etkinlik
gibi organizasyonların yapıldığı mimarlık müzesi ve Avusturya’nın Klimt, Otto
Wagner gibi sanatçılarının birçok eserinin sergilendiği Leopold Müzesi gibi birçok müzeyi barındıran bölge… Burada en
cezbedici müze ise, fazlasıyla hayran kaldığım 1962 yılında kurulan, Picasso’dan
Andy Warhol’a kadar Klasik Modernizm, Pop Art ve benzeri modern sanat
kollarının örneklerinin yoğun şekilde görüldüğü, Orta Avrupa’nın en büyük
modern sanat müzesi Mumok!!! Modern
sanat düşkünüyseniz koşun buraya koşun! :)
Museumquartier’in hemen önündeki
Burgring caddesinden Dr. Karl-Renner-Ring caddesine devam eden yönde ise,
Viyana ve Avusturya’nın önem teşkil eden Volkstheater,
ihtişamlı Parlamento Binası,
Neo-Gotik tarzda inşa edilmiş olan, önüne Christmasmarkt kurulan muhteşem Rathaus (Belediye Binası), 4 farklı
sahnesi olan içi de dışı da aynı derecede görkemli devlet tiyatrosu olan Burgtheater gibi binaları göreceksiniz.
Bunlar tabi ki Viyana’nın “must see” kategorisinde olup, görmek için çok büyük
vakitler harcamayacağınız yerler… Ayrıca, Opernring caddesinde bulunan Wiener Staatsoper, yani dünyanın en
önemli opera ve bale performanslarına ev sahipliği yapan ve Viyana Filarmoni
Orkestrası’nın evi olan Viyana Devlet Opera Binası’nı da görmekle kalmayın, bir
performansa da şahit olarak adeta büyülenin!
Viyana’nın ilginç noktalarından
bir diğeri ise, Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser tarafından yapılmış olan apartmandır. Apartmanın
hiçbir yerinde düz öğe kullanılmamış olup, dış yüzeyi Dali yapıları gibi rengârenktir.
Terası ise 250 ağaçla yeşillendirilmiş olup, bina her açıdan ilginç olma
özelliğini taşımaktadır.
Viyana’da farklı bir akşam yaşamak
isterseniz, şehre 20 dakika uzaklıktaki Grinzing
meyhanelerinden birinde ev şarapları eşliğinde müzikle birlikte keyifli bir
yemek yiyebilirsiniz. Viyana’ya turla gidenler (hiçbir zaman tavsiye
etmeyeceğim bir yol) için Grinzing meyhaneleri için ekstra tur düzenleniyor.
Ancak, şehir otobüsleriyle çok rahat bir şekilde bu şirin mi şirin bölgeye
ulaşabiliyorsunuz. Ortaçağ evlerinden oluşan bir sürü şarap evi bulabileceğiniz
bu tatlı yeri görmelisiniz.
Viyana’nın Naschmarkt’ı… Burası birçok meyve, sebze, et gibi yiyeceklerin
satıldığı kocaman bir pazar. Fakat Cumartesi günleri bir bölümüne “bit pazarı”
kuruluyor ki, baya tatmin edici… Avrupa’nın her şehrinde yapılacaklar listeme
ilk eklediğim bit pazarları olduğundan, bugüne kadar onlarcasını gördüm ama
Viyana Naschmarkt’ta bulunanı bir başka güzel… Buraya gitmek isterseniz,
Cumartesi sabahın tam olarak köründe saat 6-7 civarı gitmenizi tavsiye ederim.
Çünkü çoğu bit pazarı gibi burası da saat 12-1 gibi toplanıyor. Saatini de yakalayın,
plakların, çantaların, sevdiğiniz giysilerin ya da koleksiyonunu yaptığınız
eşyaların en güzel parçalarını da yakalayın… :)
Son olarak bir “Freud sever”
olarak, Viyana’ya ilk gidişimde en görmek istediğim yer Freud’un ailesiyle yaşadığı ve muayenehane olarak kullandığı evi… Evin
bir bölümü yenilendiğinden ruhu sanki biraz eksik kalmış gibi… Ama sonra o
şahsi eşyalarının, gözlüğünün ve en önemlisi seanslarını gerçekleştirdiği
koltuğunun bulunduğu odaya girdiğinizde her şey bambaşka oluyor. Çok büyük
beklentileriniz olmasın ama ben yine de etkilendim ve Freud sevenler için söyleyebilirim
ki, burası Londra’daki Freud Museum’dan çok daha başarılı…
Tüm bu anlattıklarım sindire
sindire 4-5 güne sığdırılabilir… Ya da Viyana, bu anlattıklarım kapsamında daha
uzun vakitte de yaşanabilir. Ama bir de bu yerlere ek olarak Viyana’nın daha
lokal ve “cool” yerleri de alternatif olarak görülebilir.

Viyana’nın yine lokal olan,
turistlerin pek de bilmediği yerlerinden biri Viyana’nın kuzeyinde bulunan Ottakring ve Hernals bölgeleri… Bu bölgelere
son zamanlarda Viyana’nın genç tasarımcıları, yaratıcı gençleri ve öğrencileri
taşınmış ve Viyana’nın gece hayatının ve müzisyenlerinin bölgesi haline gelmiş…
Bu bölgede her yıl Ağustos ayında “Gürtel
Nightwalk” adında festival düzenlenerek müziğin ve eğlencenin tadına
varılıyor. Ayrıca bölgede, “Chelsea”,
“rhiz” gibi de, konserlerin
düzenlendiği veya başarılı DJ’lerin çaldığı “top” mekanlar bulunuyor. Bu
bölgeyi, bir “nightout” severseniz, deneyimleyin derim! :) Bu arada bu bölgeye zamanında
Türk göçmenler yerleşmiş olduklarından, kaliteli bir takım Türk restoranları da
bulunuyor. Lokaller gibi Viyana’yı yaşamak adına bu bölgeleri de ziyaret
etmenizi öneririm! :)
Ha bu arada az kalsın Viyana’nın
en ama en yapılması gereken olayını unutuyormuşum! Viyana şnitzeli! Mutlak
surette yemeniz gereken ama Figlmüller’de yemeniz gereken şahane tat! Domuz eti
yiyemeyenler için de dana eti ile yapılan çeşidinin bulunduğunu da eklemeden
geçmeyeyim. O halde Mozart’ın, müziğin, Sisi’nin, mimarinin, ihtişamın, Klimt’in,
Avrupa’nın başkentinde keyifli vakitler… :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder