24 Şubat 2016 Çarşamba

Avrupa'nın En İhtişamlı Yansıması... Viyana...


Viyana… Gitmekten hiçbir zaman vazgeçilemeyecek muhteşem şehir… Avrupa’yı en iyi şekilde temsil eden kompakt ama görkemin temsilcisi olan şehir… Her gittiğinde yeni bir güzelliğini daha keşfettiğin ve her seferinde bir kez daha gitmeyi isteyeceğin ihtişamlı şehir… Klasik müzik, mimari gibi sanatların en tatmin edici noktalarından biri…  
 
İlk defa Viyana’ya gitmekle ikinci defa gitmek arasında elbette ki çok büyük fark var… Ama ikinci defa gitmekle üçüncü defa gitmek arasında da bir o kadar fark var… :) Şehrin kalbi “Inner City” denilen bölgede atıyor. İlk defa gidecekler Inner City’de bulunan Viyana’nın simgesi Stephansdom Katedralini ve ihtişamını elbette görecekler. İçinin görkemi dışı kadar olmasa da, bu katedrale giriş ücretsiz ve akşam 17.00 gibi ayin gerçekleşiyor. Meraklısıysan 17.00 ayinine yetişmeye çalış derim. Katedral, şehrin merkezinde Stephanplatz adlı meydanda bulunuyor. Etrafındaysa birçok kafe, restoran, pub görebilirsin. Ve elbette ki kalacağınız yeri, şehrin ritmini yakalamak adına Stephanplatz yakınlarından seçmenizi tavsiye ederim.
 
 
Stephanplatz’a çıkan sokaklardan Karntner, Kohlmarkt ve Graben St. sokakları ve bu sokakların araları, Viyana’nın kendine özgü bazı butikleri, pub’ları veya kafelerini keşfetmek için ideal… Özellikle Kohlmarkt’ın 14 numarasında bulunan Viyana’nın en eski kafe ve fırını olan Demel’e uğramadan sakın dönmeyin!
 
 
Bu sokakların devamı, Habsburgs hanedanlığına ev sahipliği yapmış olan, 2600 odası bulunan ve Sisi Müzesi ile Avusturya Macaristan İmparatorluğu’ndan kalma müthiş bir gümüş koleksiyonuna ev sahipliği yapan Hofburg Sarayına çıkıyor. Sarayda bana göre en ilgi çekici bölüm, tabii ki sansasyonel hayatı ile tüm Avrupa’da adından bolca söz ettiren, “Evliliğin ne olduğunu anlamıyorum, 15 yaşında bir mal gibi satılıyor ve anlamadığınız bir yemini edip tüm hayatınız boyunca oyun oynamak zorunda kalıyorsunuz” cümlesiyle evliliği trajikomik bir şekilde tanımlayan ve bir anarşist tarafından bıçakla öldürülen Sisi’nin tüm eşyalarının sergilendiği müze…
Yine Avusturya’nın ihtişamlı saraylarından devam edecek olursak Monet, Van Gogh ve Avusturya’nın yıldızı Gustavo Klimt’in eserlerine ev sahipliği yapan Belvedere Sarayı ile Barok tarzda inşa edilmiş Maria Theresa’nınkiler de dahil olmak üzere toplam 1441 odası ve devasa muhteşem bahçeleri bulunan Habsburg Hanedanlığının yazlık sarayı olan Schönbrunn Sarayı ziyaret edilmeye değer…
 
Schönbrunn Sarayı’na U4 Tram’ıyla 20 dakikada ulaşabilirsiniz. Benim açımdan Schönbrunn Sarayı’nda en ilgi çekici bölüm ise, Habsburg hanedanının devleti Avusturya’yı yöneten tek imparatoriçe olarak bir dönemin en güçlü kadınlarından olan ve aynı zamanda 16 çocuğu bulunan Maria Theresia’nın odası… Neden derseniz, bir francophone olarak Maria Theresia’nın, 14 yaşında Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlenen ve 1774’te Fransa kraliçesi olan, ayrıca Fransız ihtilali sıralarında “Ekmek bulamazlarsa, pasta yesinler…” sözüyle anılan ortaokul ve lise yıllarımda günlerce üzerinde konuştuğumuz Marie Antoinette’in annesi olması sebebiyle olabilir!
 
Hofburg Sarayının hemen devamı olan Museumquartier ile tren istasyonu arasında uzanan caddelerden Mariahilferstrasse, Viyana’nın alışveriş yapılan en işlek en uzun caddelerinden birisi... Aynı cadde üzerinde U3 tramvay hattının 3 farklı durağı bulunuyor. Neubaugasse, Zieglergasse veya Westbahnhof… Caddenin bir ucu Viyana’nın muhteşem müzelerinin bulunduğu Museumquerter, diğer ucu Westbahnhof… Ortadaki Neubaugasse durağına yakın olan “Cafe Ritter”de ise, elmayla yapılan Viyana’nın güzel tatlarından “apfelstrudel”i mutlaka deneyin derim!


 
Museumquartier ise, çocuk müzesi, mimariye yönelik sergi, etkinlik gibi organizasyonların yapıldığı mimarlık müzesi ve Avusturya’nın Klimt, Otto Wagner gibi sanatçılarının birçok eserinin sergilendiği Leopold Müzesi gibi birçok müzeyi barındıran bölge… Burada en cezbedici müze ise, fazlasıyla hayran kaldığım 1962 yılında kurulan, Picasso’dan Andy Warhol’a kadar Klasik Modernizm, Pop Art ve benzeri modern sanat kollarının örneklerinin yoğun şekilde görüldüğü, Orta Avrupa’nın en büyük modern sanat müzesi Mumok!!! Modern sanat düşkünüyseniz koşun buraya koşun! :)
 
Museumquartier’in hemen önündeki Burgring caddesinden Dr. Karl-Renner-Ring caddesine devam eden yönde ise, Viyana ve Avusturya’nın önem teşkil eden Volkstheater, ihtişamlı Parlamento Binası, Neo-Gotik tarzda inşa edilmiş olan, önüne Christmasmarkt kurulan muhteşem Rathaus (Belediye Binası), 4 farklı sahnesi olan içi de dışı da aynı derecede görkemli devlet tiyatrosu olan Burgtheater gibi binaları göreceksiniz. Bunlar tabi ki Viyana’nın “must see” kategorisinde olup, görmek için çok büyük vakitler harcamayacağınız yerler… Ayrıca, Opernring caddesinde bulunan Wiener Staatsoper, yani dünyanın en önemli opera ve bale performanslarına ev sahipliği yapan ve Viyana Filarmoni Orkestrası’nın evi olan Viyana Devlet Opera Binası’nı da görmekle kalmayın, bir performansa da şahit olarak adeta büyülenin!  
 
Viyana’nın ilginç noktalarından bir diğeri ise, Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser tarafından yapılmış olan apartmandır. Apartmanın hiçbir yerinde düz öğe kullanılmamış olup, dış yüzeyi Dali yapıları gibi rengârenktir. Terası ise 250 ağaçla yeşillendirilmiş olup, bina her açıdan ilginç olma özelliğini taşımaktadır.
 
 
Viyana’da farklı bir akşam yaşamak isterseniz, şehre 20 dakika uzaklıktaki Grinzing meyhanelerinden birinde ev şarapları eşliğinde müzikle birlikte keyifli bir yemek yiyebilirsiniz. Viyana’ya turla gidenler (hiçbir zaman tavsiye etmeyeceğim bir yol) için Grinzing meyhaneleri için ekstra tur düzenleniyor. Ancak, şehir otobüsleriyle çok rahat bir şekilde bu şirin mi şirin bölgeye ulaşabiliyorsunuz. Ortaçağ evlerinden oluşan bir sürü şarap evi bulabileceğiniz bu tatlı yeri görmelisiniz.
 
Viyana’nın Naschmarkt’ı… Burası birçok meyve, sebze, et gibi yiyeceklerin satıldığı kocaman bir pazar. Fakat Cumartesi günleri bir bölümüne “bit pazarı” kuruluyor ki, baya tatmin edici… Avrupa’nın her şehrinde yapılacaklar listeme ilk eklediğim bit pazarları olduğundan, bugüne kadar onlarcasını gördüm ama Viyana Naschmarkt’ta bulunanı bir başka güzel… Buraya gitmek isterseniz, Cumartesi sabahın tam olarak köründe saat 6-7 civarı gitmenizi tavsiye ederim. Çünkü çoğu bit pazarı gibi burası da saat 12-1 gibi toplanıyor. Saatini de yakalayın, plakların, çantaların, sevdiğiniz giysilerin ya da koleksiyonunu yaptığınız eşyaların en güzel parçalarını da yakalayın… :)
 


 
Son olarak bir “Freud sever” olarak, Viyana’ya ilk gidişimde en görmek istediğim yer Freud’un ailesiyle yaşadığı ve muayenehane olarak kullandığı evi… Evin bir bölümü yenilendiğinden ruhu sanki biraz eksik kalmış gibi… Ama sonra o şahsi eşyalarının, gözlüğünün ve en önemlisi seanslarını gerçekleştirdiği koltuğunun bulunduğu odaya girdiğinizde her şey bambaşka oluyor. Çok büyük beklentileriniz olmasın ama ben yine de etkilendim ve Freud sevenler için söyleyebilirim ki, burası Londra’daki Freud Museum’dan çok daha başarılı…
 
Tüm bu anlattıklarım sindire sindire 4-5 güne sığdırılabilir… Ya da Viyana, bu anlattıklarım kapsamında daha uzun vakitte de yaşanabilir. Ama bir de bu yerlere ek olarak Viyana’nın daha lokal ve “cool” yerleri de alternatif olarak görülebilir.
 
 
Bunlar, etrafında Avusturyalı yerellerin sosyalleştiği çeşitli bar ve clubların bulunduğu, Haziran ayında Avusturyalı profesyonel ve amatör müzik gruplarının sahne aldığı festivalin de düzenlendiği Donaukanal denilen Tuna nehri boyunca uzanan bölge… Buranın bir ucunda Cumartesi günleri yukarıda bahsettiğim bit pazarı kurulurken, bir başka kısmında Viyana’nın çok sevilen eğlence parkı Prater’i bulunuyor. Nehir boyunca özellikle yazın canlı olan en cool ve keyifli yerlerden biri Tel Aviv Beach… Tabi ki bildiğim daha birçok “cool” olan “urban” mekan da mevcut…
 
Viyana’nın yine lokal olan, turistlerin pek de bilmediği yerlerinden biri Viyana’nın kuzeyinde bulunan Ottakring ve Hernals bölgeleri… Bu bölgelere son zamanlarda Viyana’nın genç tasarımcıları, yaratıcı gençleri ve öğrencileri taşınmış ve Viyana’nın gece hayatının ve müzisyenlerinin bölgesi haline gelmiş… Bu bölgede her yıl Ağustos ayında “Gürtel Nightwalk” adında festival düzenlenerek müziğin ve eğlencenin tadına varılıyor. Ayrıca bölgede, “Chelsea”, “rhiz” gibi de, konserlerin düzenlendiği veya başarılı DJ’lerin çaldığı “top” mekanlar bulunuyor. Bu bölgeyi, bir “nightout” severseniz, deneyimleyin derim! :) Bu arada bu bölgeye zamanında Türk göçmenler yerleşmiş olduklarından, kaliteli bir takım Türk restoranları da bulunuyor. Lokaller gibi Viyana’yı yaşamak adına bu bölgeleri de ziyaret etmenizi öneririm! :)
 
 
Ha bu arada az kalsın Viyana’nın en ama en yapılması gereken olayını unutuyormuşum! Viyana şnitzeli! Mutlak surette yemeniz gereken ama Figlmüller’de yemeniz gereken şahane tat! Domuz eti yiyemeyenler için de dana eti ile yapılan çeşidinin bulunduğunu da eklemeden geçmeyeyim. O halde Mozart’ın, müziğin, Sisi’nin, mimarinin, ihtişamın, Klimt’in, Avrupa’nın başkentinde keyifli vakitler… :)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder